Açlığımı doyur,öksürüğüme ilaç al baba... Umay Umay YÜZÜNÜ GÜNEŞE DÖN BABA;
Zıtlıklar ülkesinin cumhurbaşkanısın sen baba. Yanındayım ama uzaksın… Gülerken ağlayan yanımsın…. Sessizliğimdeki çığlıksın sen…
Yanımdasın ama değilsin sen baba. Almanya bile yıktı , sen niye onarıp duruyorsun aramızdaki BERLİN DUVARI’nı? Bırak artık vizesiz, pasaportsuz gireyim yüreğine… Direniyorsun…
Yoruldum ben baba…Hiçbirşey sonrasız değil diyerek umut tohumları koydum cebime, çocukluğumun ve adamlığımın aşk şarkılarına çekildim. Bekliyorum…
Açlığımı doyur öksürüğüme ilaç al baba…
Kahve fincanında geleceğimi okuttum bi arkadaşıma. Umutsuz savaşçı yazıyormuş benim için. Hafifletici bi nedenim yok. Mavi ve ölümsüz olduğumu biliyorum. Belki bi prens belki de bi anarşistim bu hayatta. Che Guevera oluyorum bi anda karşında. Hayat sahnesinde binbir karaktere bürünüyorum ama sen tek rolde direniyorsun. İlla ki ‘’BABA’’ yı oynayacaksın. Halbuki ne rol teklifleri sunuldu önüne, ne arkadaşım rolünü beğendin nede öğretmenim. ‘’BABA’’ rolüyle özdeşleştirdin kendini…
Bi gül dikeni hançer oldu batıyor KOCA YÜREĞİME. Bana bişey olmazların ülkesinde sadece 4 dakikalık bi mektup. Ellerin oyalansın, gözlerin oyalansın, dilinde yeşermeye canlı bi tat bıraksın diye…
Yanında, aynı evde yaşasaydım eğer, fesleğen saksıları koyardım balkona. Sen seversin fesleğeni; elini sürdükten sonra burnuna götürüp derin derin içine çekmeyi kokusunu. Ama önce, yıllarca yalnız bıraktığın bu umutsuz savaşçıya çoğaltabileceği bi öykü yaşatmalı yada bu dört dakikayı yırtıp atmalısın…
Açlığımı doyur öksürüğüme ilaç al baba….
Yüzünü güneşe dön baba, tıpkı çiçekler gibi. Yüzünü güneşe dön; tüm kemiklerin iliklerine kadar ısınıncaya dek. Çaylak aşıkların muhallebicide buluştukları gibi buluşsun yüzlerimiz güneşte…
Akşam oldu…balkona çık ve kaldır başını yıldızlara. Her biri müstehcen, davetkar kadınlar gibi göz kırpıyorlar bize. Sen orada ben burada çapkınlığa çıkalım bize göz kırpan yıldızlarla…
Açlığımı doyur öksürüğüme ilaç al baba…
Ablamların sesini duyuyor musun? Karşılarındaki sandalyeye oturtmuşlar çocuklarını anne rollerini çalışıyorlar. Hata yapmamak, replik atlamamak için çok uğraşıyorlar. Belki de kendi ebeveynlerinin rollerini eleştirip daha iyisini yapacaklarına dair yemin ediyorlar defalarca. Hadi kızlar kolay gelsin. Ha unutmadan , sakın BERLİN DUVARI nı sağlam bırakmayın oralarda…
Annemin ne kadar yorgun olduğunu görüyor musun baba? Reddettiğin ve oynamadığın rolleri oynuyor bir bir, sahne boş kalmasın diye. Kahve fincanına gerek yok, okunuyor yüzündeki çizgilerden otobiyografisi. Otur ve dinlen anne, antrak zamanı geldi. Galiba hazırım artık sahnede yalnız oynamaya…
Açlığımı doyur öksürüğüme ilaç al baba… Bana savaşmayı öğret ki yenildiğimde ölebileyim…
Sigarayı günde iki pakete çıkardım, ciğerlerimden kan gelinceye kadar öksürdüm. Hiçbirşey yazamadığımı fark ettim. Sadece açlığımı doyur öksürüğüme ilaç al diye yazdım. Eve dönmemi isteme diye baba…
23 mayıs 2003
babam'a…
NOT: Başlık ve yazının bazı bölümleri çook ama çoook sevdiğim Umay Umay'dan alıntıdır.