29 Haziran 2012 Cuma

Şizofreni

- Abi bu şarkının düzenlemesini Ozan Çolakoğlu mu yapmış Ozan Doğulu mu? - Ozan Doğulu abi… - Peki Kıvanç Tatlıtuğ Kuzey mi Güney mi? - Ya onu izlemiyorum ben ama sanırım Güney… - İzlemiyorsan nasıl sanıyorsun abi? - Ya ama görmeden Tanrı’ya inanıyorsun değil mi? - O başka oğlum,ne demiştik din,politika konuşmayacaktık. - Abi eşitsizliği de mi konuşamıyacağız? Ya 13 yaşında tecavüz edilen N.Ç.? - Bırak N.Ç yi de sen Behzat Ç yi izliyor musun? - A bak onu izliyorum,bir de Haberler i…Suriye uçağımızı düşürmüş izledim akşam. - Lost dizisinde de uçak düşüyordu değil mi? - Aynen abi,ama büyük hayalkırıklığı yaşattı dizinin sonu;herkes Araftaymış… - Hepimiz Araf’tayız oğlum… - Abi naaptın sen? Böyle insan yüzüne dan diye söylenir mi? - Bizim oralarda göte göt denir Hakim Bey dememiş miydi Can Baba? - Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını kendimi bulduğumda anladım da dedi abi… - Oğlum Şizofren misin sen ne biçim konuşuyorsun? - Yok abi ben değil de sen şizofrenmişsin,hatta beni de sen yaratmışsın öyle dediler. - Ne yani sen yok musun aslında? Bunların hepsini ben mi uyduruyorum? - Yok abi uydurmuyorsun da… Bak ne diyeceğim; bu ayna yaşlı mı gösteriyor bizi yoksa yaşlandık mı ha? - Işıktan galiba yoksa iyiyiz be…

10 Haziran 2012 Pazar

Masumuz...

Hepimiz masumuz korkma ve suçlama kendini. Evet “Çizgiyi bir kere geçtin mi hep geçersin” demiş olabilirler sana. Korkma sen; çünkü çizgiyi koyanlardan bunu sana söyleyenler. O yüzden çizgileri kaldırmak gerek hayatta. Neden mi? Toplum koydu o çizgileri ve sen o çizgilerin içine doğdun. Kimse sana sormadı kalemini hunharca harcarken, çizgileri çekerken. Koy cebine silgini ve sil silebildiğin kadar o çizgileri. Öğretiler yumağına açtın gözlerini sende herkes gibi. Mastürbasyon yapmanın kötü, günah ve ayıp bir şey olduğu söylendi yıllarca kulağına. Bundandır gizli gizli banyoda mastürbasyon yaptıktan sonra içine çöreklenen pişmanlık ve bayağılık duygusu. Hâlbuki kendi vücudunu ve dürtülerini keşfeden taze eski bir çocuksundur sadece. Ya da ilk regl olduğunda kadın olmaktan korkman ve utanmanın nedenidir bu çizgiler. Kadın olmak ta korkulacak, utanılacak bir şey değildir, seksin de olmadığı gibi. Sevişirken birleşen ellerin hangisinin senin olduğunu anlamayacak algıya ulaştıran kocaman bir illüzyondur seks. Bu illüzyonun ayıp ya da günah olacağını söyleyecek kadar kendinden vazgeçmemelisin hiçbir zaman… Ha birde etrafına seçtiklerin arasında ince bir çizgi vardır ki silerek kurtulamazsın o çizgilerden; tehlikelidir çünkü. Mesela arkadaşlıkla aşk arasında vardır o ince çizgilerden. Çizginin aşımı bir şarkıya, bir biraya ya da bir omuzda ağlamaya bakar. Islattığın omuza dikkat etmek gerekir. Sarhoşken bakışlara, tebessümlere gizlenenleri görmemek gerek bazen. Acıya davetiyedir o bakışlar, geri dönüşü yoktur o tebessümlerin… Dediğim gibi hepimiz masumuz aslında. Sıradaki başıma gelecek güzel şey sana gelsin diyebilecek kadar masum. Duyduğu tüm güzel melodileri sevdiğinin sesini duyunca unutacak kadar ya da onun için en sahtekar duyguları tadabilecek kadar masum… Mastürbasyon tatminden doğmuştur ve masumiyet sabununu eritmez avucunda aksine tatmin olmuş ruhunu güçlendirir. Regl olmak, kadın olmak ayıp değildir aksine vücut bulmasıdır ruhun, filizlenmektir göğe doğru. Seks yapmak sandığın gibi günah değildir, İbadetidir ruhun vücuda. Kısa süreli bilinç kaybıdır özden uzağa. O zaman al bu silgiyi koy cebine çocuk. Sil o çizgileri silebildiğin kadar. Sildikçe yüzüne yerleşen tebessümü çok seveceksin. Takacaksın dudaklarına o en sevdiğin gülümsemeyi sildikçe. Kendi yolunu çizeceksin zamanla korkma. Ama sen yine de dikkat et ıslattığın omuzlara, kaçamak bakışlara, tebessümlere gizlenenlere… Haziran 2012

5 Haziran 2012 Salı

Gidersen...

Benden ayrılmak istediğini söylediğinde hemen kabullenemeyebilirim. Nasıl kabulleneyim? Önce denizden çıkışın gelir aklıma;Denizden çıkınca ıslak kalmayı sevmezsin sen,kendince üstün körü kurulandıktan sonra gözümün içine bakarsın seni kurulayayım diye. Tıpkı küçük bir çocuğun annesine baktığı gibi… Sonra bi kahve kokusu çalınır burnuma. Koyu,şekersiz ve az sütlü kahvenin kokusu elimde tuttuğum fincandan yayılır,getiririm kahveni ve her zaman okumaktan keyif aldığın mizah dergisinin de durduğu sehpaya bırakırım. Kahvenin dumanı tütüyorken hazır müzikte açayım ki keyfimiz tam olsun. Hem de en sevdiğin şarkıcıdan. Dışarısı güneşli, kahvelerimizi içelim de dışarı çıkalım derim gülümsemenle onaylarsın. Temiz hava iyi gelir;elele çiftler, uçurtmalar,baloncu, tek gözü yaralı minik kedi,şapkanı uçuran yaramaz rüzgar, içimi ısıtan sevginle yarışan güneş… Açıkhava acıktırır bizi;ben kumpir yemek isterim sen kokoreç. Tabi ki kokoreç yemeğe gideriz. Sakatatlardan en çok kokoreçi sevdiğini, zaten çok etçil olmadığını anlatırsın yine her kokoreççiye gittiğimizde yaptığın gibi. Ben ilk kez duyuyormuşum gibi yaparım ve mutluluktan oluşan tebessümümü hemen şaşkın yüz ifadesine çeviririm büyük bi oyunculukla. Akşam için planlar yapılır; izlemek için güzel bir romantik komedi dvdsi, bir şişe şarap, peynir biraz da çerez.Eve geliriz; sen filmi koyarken ben şarabı boşaltırım kadehlere. Şarapla beraber seni yudumlarım, boğazım yanar. Kulaklarım uğuldamaya başlar ve yine senin sesini duyarım: -Senden ayrılmak istiyorum… Öylece bakarım manasızca…Bütün bunları düşünürken gözyaşlarımın “Tamam” dediğini duyarsın ve arkanı dönüp uzaklaşırsın. Dün gece de dönüp uzaklaştığın gibi…