5 Haziran 2012 Salı
Gidersen...
Benden ayrılmak istediğini söylediğinde hemen kabullenemeyebilirim. Nasıl kabulleneyim? Önce denizden çıkışın gelir aklıma;Denizden çıkınca ıslak kalmayı sevmezsin sen,kendince üstün körü kurulandıktan sonra gözümün içine bakarsın seni kurulayayım diye. Tıpkı küçük bir çocuğun annesine baktığı gibi…
Sonra bi kahve kokusu çalınır burnuma. Koyu,şekersiz ve az sütlü kahvenin kokusu elimde tuttuğum fincandan yayılır,getiririm kahveni ve her zaman okumaktan keyif aldığın mizah dergisinin de durduğu sehpaya bırakırım. Kahvenin dumanı tütüyorken hazır müzikte açayım ki keyfimiz tam olsun. Hem de en sevdiğin şarkıcıdan.
Dışarısı güneşli, kahvelerimizi içelim de dışarı çıkalım derim gülümsemenle onaylarsın. Temiz hava iyi gelir;elele çiftler, uçurtmalar,baloncu, tek gözü yaralı minik kedi,şapkanı uçuran yaramaz rüzgar, içimi ısıtan sevginle yarışan güneş…
Açıkhava acıktırır bizi;ben kumpir yemek isterim sen kokoreç. Tabi ki kokoreç yemeğe gideriz. Sakatatlardan en çok kokoreçi sevdiğini, zaten çok etçil olmadığını anlatırsın yine her kokoreççiye gittiğimizde yaptığın gibi. Ben ilk kez duyuyormuşum gibi yaparım ve mutluluktan oluşan tebessümümü hemen şaşkın yüz ifadesine çeviririm büyük bi oyunculukla.
Akşam için planlar yapılır; izlemek için güzel bir romantik komedi dvdsi, bir şişe şarap, peynir biraz da çerez.Eve geliriz; sen filmi koyarken ben şarabı boşaltırım kadehlere. Şarapla beraber seni yudumlarım, boğazım yanar. Kulaklarım uğuldamaya başlar ve yine senin sesini duyarım:
-Senden ayrılmak istiyorum…
Öylece bakarım manasızca…Bütün bunları düşünürken gözyaşlarımın “Tamam” dediğini duyarsın ve arkanı dönüp uzaklaşırsın. Dün gece de dönüp uzaklaştığın gibi…
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
fikir şeettirin:)