15 Mart 2012 Perşembe

12 YIL...




Minibüs şoförüne ücretini ödedikten sonra en arkadaki cam kenarına oturdu.Gözü İspanyol paça,mor ve kadife pantolonunun paçalarına ilişti; yağmurdan olsa gerek çamur bulaşmıştı paçalarına. En sevdiği pantolonuydu bu ve bugün okulun ilk günüydü. Bugün canımı hiçbirşey sıkamaz diyerek iki elinin arasına aldığı paçalarını kuru kuruya çitilemeye başladı. Zaten kurumuş olan çamur toz olup dökülüverdi paçalarından. O çok sevdiği gülümsemesini takıp dudaklarına camdan dışarıyı izlemeye devam etti. Çok geçmeden okul kapısında duran minibüsten indi diğer öğrencilerle birlikte.
Beyaz tenine çok yakışan mor ağırlıklı kıyafeti,yandan çapraz astığı çantası ve beline kadar uzanan kömür karası dalgalı saçlarıyla kampüsün içine girmişti bile. Sanki daha önce defalarca buraya gelmiş ve heryeri ezbere biliyormuş gibi adımları onu fakültenin kantinine doğru götürdü. Bir fincan kahve içip içini ısıtmak istiyordu, bir de "diğerlerini" gözlemlemek...Kahvesiz yapamazdı hiç;asla çayla aldatmamıştı onu. Az şekerli sütsüz ve koyu içerdi kahvesini. Müzik kutusuna yakın bir masa seçmişti oturmak için. Çünkü çok sevdiği "Düş Sokağı Sakinleri" çalıyordu müzik kutusunda. Bir sigara yaktı ve dumanına karıştırdı tüm düşüncelerini ve merak ettiklerini. Ne kadar zaman geçirdi o masada bilemedi, Kültablasına söndürdüğü izmaritlerden kopya çekti. Üç izmarit olduğuna göre en az yarım saattir orada olmalıydı. Hemen toparlanıp 101 no'lu dersliğe doğru yola koyuldu. Dersliğin önünde henüz birbirini tanımayan ama etrafa kocaman gülücükler savuran yaşıtları bekleşiyordu. Hafifçe tebessüm edip kapıdakilere içeri geçti, ön sıralardan birine kuruldu. İlk hocasıyla tanıştı, ilk dersini gördü ve ilk araya çıkıldı.
Ara verildiğinde sigarasına sarılan tütün sevdalılarının arasına attı kendini koridorda. İlk kez orada görmüştü ve konuşmuştu "Koca Yürekli" sini. Zamanı beraber harcamaya başladıklarında takmıştı o na bu ismi. O da "Omzunda Çiçek Açan Kadın" diyecekti kendisine. ..
Birbirlerine mektuplar yazacaklardı yanıbaşlarında olmalarına inat. Kıskanacaklardı diğer yüreklerden birbirlerini, Kelimelerle yarattıkları Dünya'ları açacaklardı birbirlerine. Kısacası besleyeceklerdi birbirlerini bir annenin evladını emzirdiği gibi. Her damla sütte emek emeceklerdi, her damla sütte sırlarını, aşklarını, acılarını emeceklerdi birbirinin. Aynı ana-baba dan olmayan kardeşlerdi artık onlar; Koca Yürekli ve Omzunda Çiçek Açan Kadın...
Aşkla tanıştıklarında birbirlerinin taşikardilerine kulak misafiri oldular... Ayrılık sonrası birbirlerine kağıt mendil uzattılar... Biri hasta olduğunda hemen diğeri hasta çorbası yaptı alelacele...
Üç yıl beş yıl derken tam 12 sene geçivermişti. Omzunda Çiçek Açan Kadın bordoyla aldatıyordu artık o çok sevdiği mor'u... Beline kadar uzanan kömür karası saçları daha kısa ve kızıla boyalıydı şimdilerde... Koca Yürekli'de saçlarına kırlar düşmüş, daha göbekli bir adam oluvermişti 12 yılın ardından...
Evet takvimlerle birlikte birçok şey de değişmişti; Koca Yürekli'nin babası ölmüştü, Omzunda Çiçek Açan Kadın evlenmişti mesela, başka başka insanlarla tatile çıkmışlar başka başka insanlarla içmişlerdi o ucuz biraları. Ama değişmeyen tek birşey kalmıştı geriye; onlar aynı ana-baba dan olmayan kardeşlerdi bir kere...
Yetim kaldığında Koca Yürekli, o na kağıt mendil uzatan yine Omzunda Çiçek Açan Kadın'dı yada Omzunda Çiçek Açan Kadın'ın düğününde damattan fazla göbek atıp gülücükler saçmıştı etrafa Koca yürekli. Yıllar sonra bugün ikisinden biri düşse hemen diğeri kaldırmak için elini uzatıyordu. Nerden mi biliyorum? O Koca Yürekli benim ve daha biraz önce taşa takılıp düştüm ben. Yaramı temizleyip yara bandı yapıştıran yine Omzunda Çiçek Açan Kadın'dı. Yara bandını yapıştırdı, omzundan bir çiçek koparıp bana uzattı. Bir anda tüm odayı sardı o çiçeğin kokusu...
"Kocana selam söyle" dedim ve telefonu kapattım. O'nun bana öğrettiği gibi o çok sevdiği tebessümü taktım dudaklarıma... İyi varsın be iyi ki varsın...

Mart 2012

2 yorum:

fikir şeettirin:)